Bu
akım, Kur’an’dan başka hiçbir kaynağı kabul etmez ve sünneti dahi inkâr
ederler. Kur’aniyyun; Seyyid Ahmed Han'ın düşünceleri etrafında
Abdullah Çekrâlevî tarafından Hindistan'da oluşturulan cemaattir.
Ahmedüddin Amristarî, Muhammed Eşlem Ceracpûri ve Gulam Ahmed Perviz, bu akımın ileri gelenleridir.
İslâm dünyasında "ehl-i Kur'ân" ve "Kur'âniyyûn" olarak bilinen bu ekol 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Sözü edilen düşünce, bir cemaat kimliğiyle 1902 yılında Abdullah Çekrâlevî tarafından "ehlü'z-zikr ve'l-Kur'ân" adıyla Lahor'da ortaya çıkarılmıştır. Asıl adı Gulâm Nebî olan ve 1899'da adının başına Abdullah'ı ekleyen Çekrâlevî, hayatının büyük bir kısmını ehl-i hadîsten biri olarak geçirmişken, 19. yüzyılın sonlarında bu hareketten kopmuş ve katı bir hadis muhalifi olmuştur. Onun ve aynı dönemde yaşayan birçok ilim adamının bu değişiminde Hint alt kıtasına has dinî-fikrî hareketliliğin etkisi vardır.
İslâm dünyasında "ehl-i Kur'ân" ve "Kur'âniyyûn" olarak bilinen bu ekol 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Sözü edilen düşünce, bir cemaat kimliğiyle 1902 yılında Abdullah Çekrâlevî tarafından "ehlü'z-zikr ve'l-Kur'ân" adıyla Lahor'da ortaya çıkarılmıştır. Asıl adı Gulâm Nebî olan ve 1899'da adının başına Abdullah'ı ekleyen Çekrâlevî, hayatının büyük bir kısmını ehl-i hadîsten biri olarak geçirmişken, 19. yüzyılın sonlarında bu hareketten kopmuş ve katı bir hadis muhalifi olmuştur. Onun ve aynı dönemde yaşayan birçok ilim adamının bu değişiminde Hint alt kıtasına has dinî-fikrî hareketliliğin etkisi vardır.
Büyük Britanya Krallığı'nın önce fiilen, 1857'den sonra aynı zamanda resmen etki alanına giren bölgeye gönderilen Batılı misyoner, ilim ve siyaset adamları Kur'an, hadis, fıkıh ve İslâm tarihi hususunda tartışma konuları açmışlar, yenilmişlik psikolojisi içerisinde bulunan bazı müslüman ilim adamları da, bu yenilgilerinin temel sebeplerinden birinin ilerleme ve gelişmeye engel teşkil eden din anlayışı olduğunu düşünerek yanılmışlardır. Bu din anlayışını besleyen aslî kaynak da onlara göre hadislerdir. Bölgede ve özellikle Hindistan’da 17. yüzyıldan itibaren din adamları ile sık sık münazaralar yapan misyonerler ve İngiliz sömürgesi durumuna düştüğü yıllarda burada eğitim, bilim ve siyaset adamı olarak bulunan Sir William Muir, Aloys Sprenger, Josef Horovitz, Sir Thomas Walker Arnold, Arthur Stanley Tritton ve Otto Spies gibi şarkiyatçılar (Doğunun kültürünü, dinini araştırmaya ömrünü adayan kişiler ki bunların ezici çoğunluğu bu işi İslam'ı içten yıkmak için yapmışlardır) bu değişimin hızlanmasında etkili olmuşlardır. Yani Sünnet-i Nebevî düşmanlığı sömürgeci batılılar tarafından, büyük bir tuzak olarak Müslümanlar arasına sokulmuştur.